Terke Dayalı Boşanma Nedeni 0 53925

Terke Dayalı Boşanma Nedeni
Terke dayalı boşanma nedeni sorusuna Av. Ömer KARTAL şöyle cevap vermektedir.
(Av. Ömer KARTAL’IN web sitesinden alıntıdır.)
Terke Dayalı Boşanma Nedeni
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
164.Madde Terk
Evi terke dayalı boşanma davası 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 164. Maddesinde açıklamalı bir şekilde belirtilmiştir. Yukarıda belirtilen kanun maddesine göre kanun koyucu tarafından koyulan evi terk maddesi özel ve mutlak boşanma sebeplerindendir. Evlilik birliği içerisinde eşlerden biri evlilik birliğinden doğan görevlerini yerine getirmemek amacı veya başkaca bir saik ile evi terk etmesi durumundan veyahut eşini cebir şiddet kullanmak sureti ya da eve gelmesini engellemek sureti ile zorla evden uzaklaştırarak eve almaması durumu da evi terke dayalı boşanma sebebi olarak gösterilebilir. Ancak evi terk maddesinin olmazsa olmaz bu şartları gerçekleşmedikçe Türk Medeni Kanunun 164. Maddesi gerekçe gösterilerek evi terke dayalı boşanma davası açılamaz. Açıldığında ise açılan boşanma davası yargılamayı yapan mahkeme hâkimi tarafından Ret edilir.
İHTARAT SÜRECİ
Evlilik birliği içerisinde eşin haklı bir nedeni olmadan evi terk etmiş ve terk süresinin 4 ayı doldurmuş olması gerekmektedir. 4 ay süre ile evden ayrılan eş eve dönmez ise terk edilen eş aile mahkemesinden evi terk eden eşine eve dönmesi için aile mahkemesine, notere müracaat ederek veya ilan yoluyla eşin eve dönmesi için ihtarat yapar. Yapılan ihtarat ta ihtaratı tebliğ alan eşin ihtaratı tebliğ aldığı süreden başlamak üzere 60 gün içerisinde eve dönmeyen eşe karşı boşanma davası açılabilir.
USULÜNE UYGUN YAPILACAK İHTARATTA YER ALACAK BİLGİLER
1 . Eşe eve dön çağrısı yapılır.
2 . Eşin eve dönmesi için banka veya postaneden posta çeki hesabına evden ayrılan eşe eve dönebilmesi için yol parası yatırılması ve ihtaratta paranın nereye yattığı hakkında bilgi verilmesi gerekir.
3 . İhtarat yapılan eşe eve döndüğünde evin anahtarını nerede ve kimde olduğu bilgilerinin açıkça belirtilmesi gerekir.
4 . Yurt dışında bulunan yabancı uyruklu eşlere ülkeye ihtarat ile birlikte gerekiyorsa eşin ülkeye vize alarak girebilmesi için davetiye ve uçak biletinin gönderilmesi gerekir.
5 . İhtarat yapılan eşin eve yasal süresi içinde dönmemesi durumunda kendisine boşanma davası açılacağı yapılan ihtaratta açıkça belirtilir.
Eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın eşinin ortak konuta dönmesini engelleyen eşte terk etmiş sayılır. Yukarıda belirtilen işlemlerin tamamı
Evi terk eden kişinin 4 aylık terk süresi dolmadan ihtarat kesinlikle yapılamaz. Ara ara evine gelen eşin evi terk ettiğinden bahsedilemez. 4 aylık bekleme süresinin başlangıcı eşin en son evden ayrıldığı günden itibaren başlar. Eşe ihtarat yapıldıktan sonra 2 aylık süre ile toplam 6 aylık süre geçmedikçe eşe karşı boşanma davası açılamaz. Halk arasında eşinin evi terk ettiğinde hemen boşanma davası açarak boşanma gerçekleşecek bilgisine inanılmaktadır. Ancak terke dayalı boşanma davası açıldığında yukarıda belirtilen işlemler sırası ile yapılmadan böyle bir dava açılamayacağı bilinmelidir. Açılan boşanma davasında Mahkemenin sayın hâkimi terk sebebiyle boşanma kararı verilebilmesi için dört koşul gereklidir. Bunlar;
a . Eşlerden birinin, ortak yaşamdan hukuka aykırı ayrılmış olmalı
b . Eşin evi 4 ay süreyle terk etmesi ve terk etiği 4 aylık süre içerisinde evine hiç dönmemesi. Evden ayrılan eşin, ortak yaşama son verme kastının bulunmalı,
c . Eş kendisine yapılan ihtaratı tebliğ aldıktan sonra 60 günlük yasal süresi içerisinde hiçbir şekilde eve dönmemesi veya ihtarata hiçbir cevap vermemesi
d . Eşe yapılan ihtaratta, ihtaratın olmazsa olmaz şartların tam olarak açıkça yazılması ve ihtarat çeken tarafın ihtarat şartlarını eksiksiz yerine getirmesi
Eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de evi terk etmiş sayılır. Ter edilen eş davaya hakkı olan eştir. Terk edilen eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtaratta terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında açıklayıcı uyarıda bulunur. Bu ihtarat gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar yapılamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe eşe karşı boşanma davası açılamaz.
Evi terk eden eşin, kendisinin kusurlu olmasından dolayı evi terk nedeniyle boşanma davası açması hukuken mümkün değildir. Terke dayalı boşanma davası açma hakkı olan eş terk edilen eştir.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 185. Maddesinin üçüncü fıkrası “Eşler birlikte yaşamak, birbirine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.”Şeklinde düzenlenmiştir. Düzenlenen bu hükme göre eşlerin, birlikte yaşamaları konun koyucu tarafından zorunluluk olarak belirtilmiştir. Eşlerin ortak konutta birlikte yaşamaya devam etmeleri birlikte yatmamaları veya birlikte yemem yememe durumlarında evi terk olgusundan bahsedilemez. Bu nedenle evi terkin varlığından bahsedebilmek için;
- Konut ayrılığı 2.Yatak Ayrılığı 3. Yemek ayrılığı
Yukarıda belirtilen bu üç koşulun hepsi birlikte gerçekleşmesi durumunda evi terkten bahsedilebilir. 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun 164 hükmüne göre diğerini; ortak konutu terk etmeye zorlayan, haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır. Şeklinde düzenlenmiştir eşini evden gitmesine zorlayan kişide evi terk etmiş sayılır.
Bu duruma uygulamada YAPINTI TERK DENİLMEKTEDİR. Yapıntı terkin gerçekleşmesi için eşi evden kovmak ve eve almamak şartı aranmaktadır. Yapıntı terk gerçekleştiren eş kusurlu sayıldığı için evi terk sebebiyle boşanma davası açma hakkı bulunmamaktadır.
Yargıtay hukuk genel kurulu eşini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eşin açmış olduğu terk sebebiyle boşanma davlarını ret etmektedir. Evi terk etmeye zorlanan ya da haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engellenen eş, terk nedeniyle boşanma davası açmadan önceki şartlar evi terk şartlarının aynılarıdır. Yani evden ayrıldıktan sonra 4 aylık yasal sürenin geçmiş olması dört aydan sonra eşine ihtarat gönderilmesi 60 günlük bekleme süresinin dolması ve toplam 6 aylık zaman zarfında eşinin kendisini eve almaması durumunda eşine karşı evi terke dayalı boşanma davası açarak boşanabilir. Evi terke zorlanan eş kendisinin eve kabul edilmemesi uygulamada, terke zorlayan eşin eve kabul etmediği, ortak konutun kapalı olduğu gibi hususlar, noter, polis veya muhtarlıkça tutanak tutularak ispatlanabilir. Ancak herhangi bir tutanak düzenlenmemiş ise bu durum mahkemede yapılacak olan boşanma dava duruşmalarında tanıkların beyanı ile de ispatlanabilir.
HUKUKUN ENGELLEDİĞİ EVDEN AYRILIK SEBEPLERİ
Ülkemizde uygulanan kanunların bazıları eşin eşe karşı yapılan eve dön çağrısına engel teşkil etmektedir. Örneğin işlemiş olduğu bir suçtan dolayı ceza evinde bulunan bir eşe eve dön çağrısı yapılsa dahi eşin cezası infaz edilinceye kadar evine dönemeyeceği için ceza evinde bulunan bir eşe eve dön çağrısı yapmanın hiç anlamı ve hukuki sonucu olmayacaktır.
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun
Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler
MADDE 6. (1) Hapis cezalarının infaz rejimi, aşağıda gösterilen temel ilkelere dayalı olarak düzenlenir:
- a) Hükümlüler ceza infaz kurumlarında güvenli bir biçimde ve kaçmalarını önleyecek tedbirler alınarak düzen, güvenlik ve disiplin çerçevesinde tutulurlar.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu birlikte yaşamaya ara verilmesi başlıklı 197. Maddesi eşlerin ayrı yaşamalarını düzenleyen bir maddedir. Bu kanun maddesinde hâkim gerek gördüğünde eşlerden birisi hakkında ayrı yaşamaya hükmedebilir. Böyle bir hükmün varlığında ise ayrı yaşama kararı verilen eşe ihtarat yapılarak eve dön çağrısı yapmak ve bu çağrıdan sonuç elde etmek hukuken mümkün olmayacaktır.
III. Birlikte yaşamaya ara verilmesi
MADDE 197.- Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddî biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.
Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hâle gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.
Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.
Ülkemizde 20.02.2012 tarihinde 6284 sayılı KANUN NUMARALI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN yürürlüğe girmiştir. Bu kanun kadına karşı şiddetin önlenmesi için çıkartılan bir kanundur. Eşleri tarafından cebir ve şiddete maruz kalan ya da eşi tarafından cebir ve şiddete uğrama ihtimali olan kadınların zarar görmemeleri için tedbir amaçlı çıkartılan bir kanundur. Bu kanun kadınları kapsadığı gibi şiddete uğrayan çocukları ve diğer aile bireylerini de kapsamaktadır. Yürürlükte olan bu kanun kadınları ve çocukları kapsadığı gibi cebir ve şiddet mağduru olan evliler, sözlüler, nişanlılar, yakın ilişki içinde birlikte veya ayrı yaşayanlar, sözlülük, nişanlılık dost hayatı veya evlilik birliği eşlerin beraberliği her hangi bir nedenle sona ermiş olan kişilerde yararlanabilmektedir. Bu nedenle mahkeme kararı ile herhangi bir sebepten evden uzaklaştırılan kişiye eve dönmesi için ihtarat yapılması hukukun işleyişi ile çakışacağından doğru olmayacaktır.
6284 KANUN NUMARALI AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN
Hâkim tarafından verilecek önleyici tedbir kararları
MADDE 5 – (1) Şiddet uygulayanlarla ilgili olarak aşağıdaki önleyici tedbirlerden birine, birkaçına veya uygun görülecek benzer tedbirlere hâkim tarafından karar verilebilir:
- a) Şiddet mağduruna yönelik olarak şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunmaması.
- b) Müşterek konuttan veya bulunduğu yerden derhâl uzaklaştırılması ve müşterek konutun korunan kişiye tahsis edilmesi.
2-AYRILIK, HUKUKA AYKIRI OLMALIDIR
Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesinin şartlarından biri de, terk olgusunun, hukuka aykırı olması koşuludur. Bazı durumlarda, ortak yaşamdan ayrılmak, hukuka uygun kabul edileceğinden, bu gibi durumlarda terke dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Şöyle ki; a- Birlikte yaşamaya ara verme kararı alınmış olması: Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. Eşlerden biri, haklı bir sebep olmaksızın diğerinin birlikte yaşamaktan kaçınması veya ortak hayatın başka bir sebeple olanaksız hale gelmesi üzerine de yukarıdaki istemlerde bulunabilir. Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.” hükmünü havidir. Dolayısı ile, birlikte yaşamaya ara verme yolunda karar alınmış olması, terk kapsamında sayılamayacak, bu gibi durumlarda, terke bağlı boşanma davası açılması mümkün olmayacaktır. Tarafların, ortak karar alarak ayrı yaşamaya karar vermiş oldukları durumlarda da, doğal olarak terkten bahsedilemeyecektir. b- Mahkemece verilmiş ayrılık kararı bulunması: oyunca ortak konuta dönmekten kaçınmak, terk kapsamında sayılamayacaktır. c- Evlenmenin butlanı davası bulunması: Eşlerden her biri evlenmenin butlanı davasının reddine ilişkin kararın kesinleşme tarihine kadar diğerinden ayrı yaşamak hakkını haizdir. Dolayısı ile taraflar arasında derdest bir evlenmenin butlanı davası söz konusu ise, bu gibi durumlarda terk olgusundan bahsedilemeyecektir. d- Ceza soruşturması ya da kovuşturması bulunması: Eşlerden birinin, diğerinin cezalandırılmasına yönelik şikayetçi olması, suç duyurusunda bulunması, dolayısı ile eş hakkında ceza soruşturması veya kovuşturması bulunması, ceza davası açılması durumunda, savcılık soruşturma dosyasının veya ceza davasının varlığı nedeniyle, ihtar gönderen tarafın, ihtar isteğinde samimi olduğu kabul edilemez. Özetle, Ceza soruşturmasına ya da kovuşturmasına maruz kalan eşin, bu süreçte ayrı yaşama hakkı bulunduğundan, terkten bahsetmek yasal olarak mümkün olmayacaktır. e- Tedbir nafakası verilmiş olması: Yani TMK 197. Madde uyarınca açılan nafaka davasının varlığı, terk sebebiyle boşanma davasının sonucuna etkilidir. Mahkemece, tedbir nafakası verilmesine ilişkin hükmün kesinleşmesiyle kadının o davanın açılış tarihi itibariyle ayrı yaşama hakkı olduğu belirlendiğine göre, tedbir nafakası davasının açılış tarihinden itibaren TMK m. 164 hükmünde gösterilen dört ay geçmeden ihtar isteğinde bulunulamaz. Yargıtaya göre, nafaka davası açmış ve davası kabul edilerek kesinleşmiş olan kadının, nafaka davası sonucu ayrı yaşamakta haklı olduğu belirleneceğinden, kendisine terk nedeniyle ihtar gönderilmesi durumunda, bu ihtara uymamakta haklıdır. Yargıtay, tedbir nafakası davasının sadece açılmış olmasını dahi yeterli görmekte, tedbir nafakası davası devam ederken gönderilen ihtarları, samimiyetten uzak ve geçersiz bulmaktadır. Ayrıca Yargıtay, tedbir nafakası davasında, davalının ihtar istek tarihinden önceki 4 aylık fiili ayrılık döneminden evvel nafaka isteğinde bulunmuş ve bu istek haklı kabul edilerek nafakaya hükmedilmiş ve karar da fiili ayrılık döneminde kesinleşmişse terk hukuki sebebine dayalı davanın reddi görüşündedir. İhtar döneminde, TMK 197 hükmüne göre açılan tedbir nafakası talepli davanın reddi halinde, red kararının kesinleşmesinden dört ay süre geçtikten sonra, eşin eve dönmesi isteğine uymayan, ortak konutu terk eden eş hakkında, ayrı yaşamakta hakkı olmadığından, ihtar geçerli sayılmalı ve terk nedeniyle boşanma davası açılabilmelidir. f) Ailenin Korunması hakkında kanun uyarınca verilmiş tedbir kararı bulunması: Ailenin Korunmasına Dair Kanuna göre tedbir alınmış olması durumunda da, ortak yaşamdan ayrılmak, hukuka uygun kabul edilmektedir. Örneğin, şiddet uygulayan eş hakkında verilmiş bir uzaklaştırma kararının varlığı halinde, davalı eş, haklı sebeple davet edilen eve dönemeyeceğinden, bu gibi durumlarda terkten bahsedilemeyecektir. g) Derdest bir boşanma veya ayrılık davası bulunması: Boşanma davası derdest olduğu sürece, ortak konuta davet edilen eş, ayrı yaşama hakkına sahiptir. Hatta öyle ki, Yargıtaya göre, sadece boşanma veya ayrılık davaları değil, tazminat davaları, ceza davaları, nafaka davaları da terk sebebiyle ihtar göndermeye engeldir. Aile mahkemesi, ihtarın usulüne uygun olup olmadığını resen araştırmak zorunda olduğundan, ayrı bir boşanma veya ayrılık davası bulunup bulunmadığını da bizzat araştırmalıdır. Ayrı davanın, ihtar döneminde derdest olması, diğer bir ifade ile, karara bağlanmamış, kesinleşmemiş olması gerekir. Eğer ayrı dava müracaata bırakılmışsa, işlemden kaldırılan dava dosyası her zaman taraflardan birinin başvurusu üzerine ele alınabileceği için dava derdest sayılır. Dolayısı ile müracaata bırakılan dosyanın, açılmamış sayılmasına karar verilmesi için üç aylık sürenin beklenmesi, ardından davanın açılmamış sayılmasına dair verilecek kararın kesinleşmesi gerekir. Ayrı davadan feragat edilmişse, durum biraz daha farklı olup, feragat sebebiyle reddedilmiş davalarda, derdestlikten bahsedilemeyecek, dolayısı ile karar tebliğe çıkarılmamış olsa bile artık önceki davanın derdest olduğu ileri sürülemeyecektir. İhtar isteğinin hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtar istek tarihinden önceki dört ay içinde kadının haklı bir sebep olmaksızın evlilik birliği dışında yaşaması gerekir. Terk sebebiyle boşanma davasında çağrıda bulunabilmek için, boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren en az dört aylık sürenin geçmesi zorunludur. h) Çağrılan eşin akıl hastası olması: Akıl hastası olan eşe karşı terk sebebiyle boşanma davası açılamaz. Ancak akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilir ki bunun için yasada öngörülen prosedür de farklıdır. Akıl hastalığının ihtar döneminde mevcut olup olmadığı, mahkemece resen araştırılır. Çağrının hukuksal sonuç doğurabilmesi için davalının iradî olarak ortak konuta dönmemiş olduğunun gerçekleşmesi zorunludur. Dolayısı ile akıl hastası eşin, bu yönde karar verme iradesi bulunduğundan bahsedilemeyecek ve ihtar, yasal olarak hüküm ifade edemeyecektir. ı) Makul süre geçmiş olması: 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun m. 164 hükmünde öngörülen düzenlemeye göre karı koca arasında oluşan her türlü olayın etkisi en çok dört ay sürer. Yasa dört ay geçmesine rağmen işi uzatmayı iyi niyetli bir davranış olarak öngörmemiştir. Dört aylık ihtar süresini ne ortak yaşamdan ayrılan eş, ne de hâkim, hiçbir gerekçeyle artıramaz.
3- ORTAK YAŞAMA SON VERME KASTI BULUNMALIDIR
Terk sebebiyle boşanma davalarında, terk, ortak yaşama son verme kastı ile yapılmış olmalıdır. Aksi halde terkten bahsedilemeyecektir. Örneğin; Hastalık, öğrenim, memuriyet gereği, cezaevinde bulunma, askerlik, iş seyahati, tutukluluk gibi hallere dayalı ayrı yaşamada, ortak yaşama son verme kastı bulunduğundan, terk de söz konusu olamayacaktır.
İHTARIN SONUÇLARI
İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için samimi olması gerekir. İhtar;
1- Başkası ile ilişki sürüyorsa, 2-İhtar döneminde başkası ile evleneceğini açıklamışsa, 3-Şiddet uygulanıyorsa, 4- Tehdit veya hakaret varsa, 5- Eğitim durumunu engelliyorsa, 6-Cinsel ilişki kurabilme yeteneksizliği sürüyorsa, 7- Davalının istenmediği açıklanmışsa, 8-Eve almama varsa (Eve alınmama evde bulunan diğer kişilerce gerçekleştirilse de) samimi değildir. Boşanma davasında, hukuki sebep olarak hem terke, hem de şiddetli geçimsizliğe dayanılması, Yargıtaya göre ihtar isteğinin samimi olmadığını gösterir. Evlilik birliğinin temelden sarsılması veya sair bir sebeple açılan boşanma davasında, yargılama devam ederken, davacı, davalıya ihtar çekerek eve dönmesini isterse, Bu ihtar ile davacı eş, önceki olayları affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış sayılacak, bu tarihten önceki olaylara dayanılarak boşanmaya karar verilemeyecektir. Davet edilen eşin eve girememesi durumu: Davacının iki aylık eve dönme süresince bizzat evde hazır bulunması zorunlu değildir. Davacı hazır bulunamayacağı çalışma saatlerinde evde davalı ile düşmanlığı bulunmayan birini de onu eve alabilmesi için hazır bulundurabilir. Ortak konuta gelip de kimsenin hazır bulunmaması sebebiyle içeri giremeyen davalının bu durumu duruşmada her türlü delille kanıtlaması olanaklıdır. Eve giremeyen davalıya “Daha süren vardı, başka gün de gelebilirdin!” denemez. Davalı eve girememesini zorunlu değil ise de kanıtlama aracı olarak bir tutanakla da belgelendirilir. Terk sebebiyle boşanma davasında davacı her an evde hazır bulunmayacaksa ya da birisini evde hazır bulundurmayacak ise ihtar kararında ya da ekli olarak tebliğ edilen ihtar dilekçesinde anahtarın bırakılacağı yeri açıkça yazmalıdır. Anahtar, komşuya, muhtara, karakola, hatta mahkeme kalemine bırakılabilir. Bu hususun, ihtar dilekçesinde yazılması gereklidir. Anahtarın bulunduğu yer, ihtar kararında bulunmasa da, ihtar dilekçesinde yazılı olması yeterli sayılmaktadır. Anahtarın bulunduğu yer ihtar kararında yazılı olmasa bile davalı kendi anahtarı ile eve girmişse artık anahtarın bulunduğu yerin ihtar kararında yazılmaması savunma olarak ileri sürülemez. Davalı, davet edilen eve bir kez gelip de evin kilitli olması sebebiyle girememişse terk sebebiyle boşanma davası reddedilmelidir. İhtar döneminde, çağrılan eşin boşanma davası açması durumu: Yargıtaya göre, davet edilen eşin sırf ihtar kararını geçersiz kılmak için boşanma davası açmasını hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Fiili ayrılığın üzerinden uzun süre geçtikten sonra, terke dayalı dava dilekçesinin kendisine ulaşması üzerine boşanma davası açması dürüstlük kuralı ile bağdaşmaz. Davalı eşin ihtar kararını tebellüğ ettikten hemen sonra açtığı boşanma davasının takip edilmediği anlaşılmışsa ihtarı etkisiz hale getirmek için açtığı bu boşanma davası o eşe ihtara uymama hakkı vermez. İhtar döneminde açılan karşı boşanma davasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığının tespiti için, karşı dava, hak düşürücü süreler söz konusu olduğundan açılmış da olabileceğinden, bu dosyanın celp edilip incelenmesi gerektiği kanaatindeyiz. İhtar kararını düşürmeye yönelik olarak birkaç günlüğüne eve dönmüş olmak terk sebebiyle boşanma kararı verilmesini engellemez. Döndükten sonra ortak konuttan çok kısa sürede ayrılan kadın haklı sebeplerini kanıtlamak zorundadır. Dört aylık sürenin dolmasına yakın zamanlarda eve gelip bir süre sonra yeniden ortak yaşamdan ayrılan eşin davranışı, hakkın kötüye kullanılması sayılacağından, terk süresinin gerçekleştiği kabul edilmelidir. Çağrı yapılan eşin, ihtar döneminde mazeretinin olması durumu: İhtar dönemi içinde davalının ihtara uymamayı haklı gösterecek mazeretleri bulunabilir. Haklı mazeret kanıtlandığı takdirde, terk sebebiyle boşanma davası reddedilmelidir. Buna karşılık davacının; hastanede yatıyor oluşu, cezaevinde tutuklu bulunması, askerde olması, memuriyetin gereği geçici görevle ayrı bir yerde bulunması, iş seyahati dolayısıyla yurt dışında bulunuyor olması onun eşini ortak konuta davetini engellemez. Terk sebebiyle boşanma davasında ihtar dönemi içinde davalının ihtara uymamayı haklı gösterecek mazeretlerine aşağıdaki örnekler verilebilir Tutuklanmak, tedavi görmek, mevsim koşulları, askerde olmak, doğum yapmak gibi sebepler, ihtara uymamayı haklı gösterecek mazeretler arasında sayılabilir. Ancak elbette ki her türlü hastalık, ihtara uymamayı haklı göstermeyecektir. Hastalık nedeniyle çağrı yapılan eş, ihtara uyamayacaksa, terk nedeniyle açılacak boşanma davasında haksız duruma düşmemek adına, bu durumu, ihtara cevap dilekçesi ile rahatsızlığını belgeleyerek, ihtar edene tebliğ ettirebilir. İhtar dönemi içinde böyle bir işlem yapılmamışsa açılmış boşanma davasında hastalık savunmasını ileri süren davalıdan hastalığına ilişkin tedavi evrakları istenilerek bu kez dava sırasında bu durumun belirlenmesi yolunda sağlık kurulu raporu alınmalıdır. Çağrı yapılan kadın, doğum için hastanede bulunduğu sırada ihtar kararı usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ve davalı ihtar süresinde hastaneden taburcu olmuşsa, haklı bir neden olmaksızın iki aylık sürede ortak konuta dönmemişse terk nedeniyle boşanma davasının şartları oluşmuş sayılacaktır. Terk nedeniyle açılan boşanma davalarında yargılama usulü İspat yükü, duruma göre farklılık göstermektedir. Şöyle ki; Davete uymamanın, haklı sebeplere dayanması şart olduğundan, bunu da ispat yükü davalıya aittir. Terke dayalı boşanma davasında, davalının, davayı kabul beyanı sonuç doğurmaz. Davalının ortak yaşamdan ayrılmada haklılığı, bu davalarda belirleyici değildir. Terk nedeni ile açılan boşanma davasında davalının terkte haklılığını değil, eve dönmemekte haklı olduğunu kanıtlaması gerekir. İhtardan uzun süre önceki olaylar, davacının, davalıyı bizzat alıp eve getirmemesi gibi durumlar, davalı açısından eve dönmemekte bir haklılık oluşturmaz. Terk nedeniyle açılan boşanma davalarında, anlaşmalı boşanma mümkün değildir. Şöyle ki; Türk Medeni Kanunun 166/3. maddesi ancak Medeni Kanununun 166. maddesine dayalı davalarda gerçekleşebilir. Eğer 166. Madde uyarınca açılmış bir boşanma davası yok ise, 164. Maddeye göre terk nedeniyle açılan boşanma davasında, davalının kabulü, sonuç doğurmayacağından, mahkemece boşanmaya karar verilemeyecektir. Terk sebebiyle boşanma davasında, kural olarak başka bir sebeple boşanma kararı da verilemez. Taraflar, boşanma davasını kabul ile sonuçlandırmak istiyorlarsa, davanın ıslah edilmesi veya şiddetli geçimsizlik sebebine dayalı ayrı bir boşanma davasının açılması gerekecektir. Islah yapılması durumunda, bu kez, terk nedeniyle boşanmaya karar verilemeyecektir. Terk hukuki nedenine dayalı boşanma istemli davalarda, mahkeme, geçimsizliğin kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar veremez. Yargıtaya göre, terk sebebiyle boşanma ( TMK. m. 164) davası, evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma (TMK. m. 166 f. lll) davası ile birlikte açılmışsa, ihtarın samimi olduğundan bahsedilemeyeceği için terk nedeniyle açılan dava reddedilmelidir.
Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
Web sitemizde yayınlanan hukuki makaleler, dilekçeler, hukuki içerik ve bilgiler Sayın avukatların göndermiş olduğu paylaşımlardan, baro dergilerinden, kanun kitaplarından ve hukuki yayın yapan web sitelerinden alınarak okurlarımızla paylaşılan bilgilerdir.
Saygılarımızla İzmir Dedektiflik A.Ş.
İzmirdedektiflik.com içeriğinde yayınlanan Özel Dedektiflik bilgileri Bilal KARTAL tarafından yazılmıştır. Bu yazıların tüm telif hakları İzmir Dedektiflik Hizmetleri A.Ş ye aittir. Tüm yazı ve içerikler aidiyet tescili bakımından elektronik imzalı zaman damgası ile mühürlenmiştir. Sitemizdeki yazı ve içeriklerin yazılı izin alınmadan bir kısmı veya tamamı kopyalanarak başka web sitesi, yazılı ve görsel yayın organlarında yayınlanması durumda FSEK kapsamında işlem yapılarak her türlü yasal haklarımızı kullanarak 5846 Kanun numaralı FiKiR VE SANAT ESERLERİ KANUNU ile TÜRK CEZA KANUNU İLGİLİ MADDELERİ UYARINCA hukuki ve cezai yasal işlemler başlatılacaktır. Ayrıca tüm site içeriğinde bulunmakta olan Özel Dedektiflik bilgileri uluslararası DMCA fikir hakları sistemi ile korunmakta olup, web sitemizde yayınlanan makaleleri izinsiz olarak kısmen veya tamamen alıntı yapan değiştirerek yayınlayan tüm web sitelerini Google ve benzeri arama motorları sıralama listelerinden süresiz olarak kaldırmaktadır. Diğer kanun maddeleri hukuki makaleler, dilekçeler, hukuki içerik ve bilgiler Sayın avukatların göndermiş olduğu paylaşımlardan, baro dergilerinden, kanun kitaplarından ve hukuki yayın yapan web sitelerinden alınarak okurlarımızla paylaşılan bilgilerdir. Bu bilgilerin sahiplerinden izinsiz olarak kullanılmasıda yasal sorunlarla karşılaşmanıza neden olabilir. Saygılarımızla.